31 Ocak 2013 Perşembe

SOL AYAĞIM / MY LEFT FOOT

Yönetmen: Jim Sheridan
Yapım yılı: 1989



Seyretme tarihimiz; 12Mart 2011


Elif'in yorumu;

Bence bu film çok güzeldi,
 çünkü sadece sol ayağı dışında her yeri felç olan bir insanın nasıl yaşadığını anlatıyordu. 
Bu filmde en sevdiğim karakter Christy'in annesiydi. 
Çünkü çocukları için herşeyi göz önüne alıyordu. 
Bu filmde en sevdiğim sahne Christy'nin çalışma odasını yaptıkları sahneydi.
 Bu filmde en sevmediğim karakter yoktu çünkü herkes çok iyi insanlardı. 
Christy hem ressam hem de yazardı. 
Kitabının resimlerini kendi yapmıştı. 1972 de evlendi.

Burak'ın yorumu;

Doğumundan beri beyin felçi nedeniyle bir tekerlekli sandalyeye hapis olan Christy
 sol ayağı ile resim çizer ve kitap yazar.
 Küçükken Christy'ye bebek gibi davranıyorlardı ama kardeşlerini dinleyerek okumayı ve yazmayı öğreniyordu. Christy felç olduğu için her şeyi sol ayağı ile yapıyordu.
 Bu film vizyona girmeden önce babayı oynayan oyuncu ölmüş.
 Bu filmde beni en çok etkileyen sahne daha yazı yazmayı ve okumayı bilmeden kardeşlerini dinleyip yazı yazmasıydı çünkü hiç okula gitmemişti.
 En beğendiğim sahne ise Christy'nin masa örtüsünü çekip düşürmesiydi 
çünkü biraz strese girmişti ve kendini öldürmeye karar vermişti.

FİL ADAM / THE ELEPHANT MAN

Yönetmen: David Lynch
Yapım yılı: 1980



Elif'in yorumu;

Bence bu film çok güzeldi.
Çünkü bir hastalıklı insanın nasıl mutlu olduğunu ve zorluklar çektiğini anlatıyordu. 
Bu filmde en sevdiğim karakter John Merick'ti (fil adamdı) çünkü bu adam insanları seviyordu.
Ve onlara iyi davranıyordu, hayatından zevk almaya çalışıyordu.
Bu filmde en sevdiğim sahne John Merick'in kendisini savunduğu sahneydi.
"Ben hayvan değilim, beni hayvan yerine koyamazsınız" dedi.
Bu da beni çok duygulandırdı.


Burak'ın yorumu;

Bu film fil adam hastalığını anlatıyor. 
Fil adam hastalığına yakalanan kişilere adam gibi davranmadıklarını anlatıyordu.
Bu filmde en beğendiğim sahne hastane müdürü ve doktor konuşurken John Merrik'in konuşmasıydı.
En beğenmediğim sahne, John Merrick'in evine gizlice girip onla oyun oynamalarıydı. 
Çünkü ona hayvan gibi davranıyorlardı.




ZORAKİ KRAL / THE KING'S SPEECH

Yönetmen: Tom Hooper
Yapım yılı: 2010




Elif'in yorumu;

Bu film çok güzeldi.
Kekeme bir insanın nasıl konuşabileceğinin anlatıyordu.
Bu filmde en sevdiğim karakter; kekeme kralın karısıydı.
Kocası için her türlü doktora başvuruyor ve onla birlikte antreman yapıyordu.
Aynı zamanda kralın doktoruda çok iyi bir adamdı.
Onun kekelemesinin yok etmek için her şeyi yapıyordu. 
Bu filmde en sevdiğim sahne konuşma sahnesiydi. 

Burak'ın yorumu;

Bu filmde çocukluğundan beri kekeme olan bir prensin kral olup konuşma yapması gerekiyor
ve bir doktor ona yardım ediyor. 
Bu filmde en beğendiğim sahne; başta konuşmaya çalışıp konuşamamasıydı 
çünkü kekemelerin ne kadar zor duruma düştüklerini gördüm.
Doktordan yardım alırken küfür etmesi en beğenmediğim sahnesiydi. 


PARİS'TE SON KONSRER / THE CONCERT / LE CONCERT

Yönetmen: Radu Mihaileanu
Yapım yılı: 2009

Seyretme tarihimiz; 27.02.2011

Elif'in yorumu;

Bence bu film çok güzel bir filmdi. Bir kişi yüzünden insanların hayatının nasıl değiştiğini anlatıyordu. Şu anda yaptığımız her şey başka kişileri ya da hayvanları zincirleme olarak etkiliyormuş. 
Bu filmde beyenmediğim hiç bir sahne yoktu. 
Bu filmde en sevdiğim karakter; müzisyenlerden birinin karısıydı. 
Bu filmde en  sevdiğim sahne konser sahnesiydi.

Burak'ın yorumu

Bu filmde bir adam son konserinde durduruluyor ve bir temizlikçi olarak 30 yıl böyle geçiriyor. 
Sonra bir odayı temizlerken bir faks geliyor ve o faksı alıp Paris'te konsere çıkıyor. 
Benim bu filmde en beğendiğim sahne konser sahnesiydi,
 en beğenmediğim sahne ise konseri toplamaya çalıştıkları sahneydi. 
Konserde çalan konçerto Çaykoski'nin şarkısıydı.

ROCKY

Yönetmen: John Guilbert Avildes
Yapım yılı:  1976




Elif'in yorumu;

Bence bu film çok etkileyiciydi. 
Ama beğenmediğim sahnelerde vardı.
Mesela box sahnelerinin beğenmedim. 
Bu filmde en sevdiğim karakter; Rocky'nin antronorünü çok sevdim, 
çünkü insanları önemsiyordu ve kendisine olanların  başkasına olmasının istemiyordu.
Bu filmde en sevdiğim sahne Rocky'nin köpeği ile birlikte tapınağa varmasıydı.
Bence bu film insanların çok kötü durumda olsada en ufak bir mucizeyle tanın
ma imkanlarının anlatıyordu.




Burak'ın yorumu;

Bu film en zor durumdaki insanın bile başarı bulabileceğini anlatıyor. 
Bu filmde Rocky mahalle boxları yapan sıradan bir adamken 
birden önüne en iyi boxörle dövüşme şansı yakalıyor 
ve bu dövüşte kaybetse bile başarılı oluyor.
En beğendiğim sahne Rocky'nin Apollon ile box yapmasıydı
çünkü en heyecanlı sahne o sahneydi.
En beğenmediğim sahne ise buz pateni kaymasıydı sırf konuşuyorlardı.




30 Ocak 2013 Çarşamba

ZÜRAFA / ZARAFA

Yönetmen: Rémi Bezançon, Jean-Christophe Lie
Yapım yılı: 2012



seyretme tarihimiz; 27 Şubat 2013

Elif'in yorumu:

Ben bu filmi beğendim. 
Bu film bana sevdiğimiz şeylerin illaki değerli olması gerektmediğini öğretti ve daima sevdiğimiz kişinin ya da eşyanın daima kalbimizde olduğunu öğretti. 
Bu film kısacası dostluk ve sevgi hakkında bir sürü şey öğretti bana.



Burak'ın yorumu:

Ben bu filmden inatçılığı, çabayı ve sözün önemini gördüm. 
Filmde sözünü tutmak için cabalayan bir cocuğun yaşadıkları geçiyor

KELEBEK / PAPILLON

Yönetmen: Franklin J. Schaffner
Yapım yılı: 1973


seyretme tarihimiz; 11 Şubat 2011

Elif'in yorumu;

Bu filmde bazı insanlar suçsuzken hapse atılıyorlardı ve bunu ispatlayamıyorlardı.
Ve bu acı verici cehennemden kurtulmak için her şeyi yapıyorlardı.
Ama en çok kurtulmaya çalışan Kelebek'ti.
Kelebek 13 yıl hapiste yatıyordu.
Kelebek hapisten çıktığında onu arkadaşı Dega ile çiftçi yapıyorlardı.
Ama Kelebek buna bile dayanamıyordu. 
Bu yüzden havuçları toplayıp çok yüksek bir mesafeden atlıyor ve 
iki gün içinde ülkesine geri dönüyordu.
67 yaşına kadar yakalanmadan özgürce yaşıyordu.
Arkadaşı Dega hapiste çiftçi olarak kalıyordu.

Ana karakterler : Kelebek (Steve Mc Quenn
Dega /dustin Hoffman)

Ben bu filmde biraz korktum çünkü bu filmde kaçış sahneleri çok ürkütücüydü.




Burak'ın yorumu;

Ben bu filmi çok beğenmedim. Bu film suçsuz olup hapishaneye atılan bir adamı anlatıyor.
Kelebek diye bir adam hapishaneye girdiğinden beri aklına hapisten kaçmayı koymuştur.
Ama kaçtığında yakalanırsa iki yıl boyunca hapiste yanlız başına kalacaktır. 
Hapisten kaçtı ve onu kandıran bir adam tarafından yakalandı.
Yakalanma sebebi ise Dega diye bir arkadaşını kurtarmaya çalışmasıdır.
Sonra tekrar kaçtı veyine yakalandı ama üçüncüsünde kaçtı ve altım yedi yaşına kadar özgür yaşadı.

SEVGİNİN GÜCÜ / LEON

Yönetmen; Luc Besson
Yapım yılı  : 1994




Seyretme tarihimiz; 7 Şubat 2011

Elif'in yorumu;

Leon çok duygusal bir filmdi.
Adamn ölmesine üzüldüm aslında. Hiç kötü değildi. 
Ama ben yanındaki kızı sevmedim. 
Hep Leon'u zor duruma sokuyordu. İlk kızıyım diyordu, sonra sevgilisiyim diyordu.
Bence bu filmin rengi lacivertti. Çünkü olaylar bir kötü, bir iyi oluyordu.




Burak'ın yorumu;

Leon MAtilda diye bir kızı kurtatmak için çok uğraşıyordu. 
Filmin rengi gri çünkü çok zor durumlardan geçip kızı kurtarmaya çalışıyor. 


28 Ocak 2013 Pazartesi

YAĞMUR ADAM / RAIN MAN

Yönetmen: Barry Levinson
Yapım yılı: 1988




Seyretme tarihimiz; 19 Şubat 2011

Elif'in yorumu;

Ben bu filmde otistik bir kardeşim olsa nasıl olurdu diye düşündüm 
ve cevabını da bu filmden aldım.
Bu filmde otistik olan Ray çok iyiydi.
Ama neleri okuduğunu falan bilmiyordu ama okuyordu.
Bir kardeşi olduğunu örenen kardeşi, kardeşini kaçırıyordu.
Çok etkileyici bir film değildi ama bir otistik insanın nasıl yaşadığını anlıyordun.




Burak'ın yorumu;

Bu film otistik hastalığını anlatıyor. 
Bu filmde bir adam var ve onun babası ölüyor. 
Sonra babasından geriye kalan mirası bölüşüyor.
Arabayı ve gülleri adam alıyor, parayla evin kime verildiğini bilmiyor. 
Parayla evin kime verildiğini öğrenince şok oluyor. 
Çünkü adam bir kardeşi olduğunu öğreniyor. 

İYİ, KÖTÜ VE ÇİRKİN / THE GOOD, THE BAD AND THE UGLY

Yönetmen: Sergio Leone
Yapım yılı: 1966




Seyretme Tarihimiz: 9 Şubat 2011


Elif'in Yorumu;

Bu filmde çok az kız vardı ama beğendim.
Ben bu filmde karakterlerin yerinde olsam parayı kendim kazanırdım.
Bence bu filmin rengi kırmızı olmalı çünkü işler hep kötüye giderken düzeliyordu.
Ama tabi kötü olaylarda olduğu için kırmızı olmalı diye düşünüyorum.
Bu film dünyanın en iyi filmleri sıralamasında 40. sırada yer almaktadır.
Burada kimse gereçkten iyi, kimse gerçekten kötü diye bir şey yoktu. 
Herkes birbirine benziyordu.




Burak'ın yorumu;

Bu film herkesin birbirine benzediğini gösteriyor. 
Bir insanın hem kötü, hem iyi, hem de çirkin olduğunu gösteriyor. 
Bu filmin rengi bence koyu yeşil, çünkü Amerika'daki iç savaşta geçiyor.




TRUVA / TROY

Yönetmen : Walfkang Petersen 
Yapım tarihi : 2004



Seyretme tarihimiz: 29 Ocak 2011


Elif'in Yorumu;

Ben bu filmi beğendim. Ama çok fazla anlayamadım. Truva hakkındaki bilgimi geliştirdi. 
Bu filmdeki herhangi bir karakterin yerinde olsaydım daha cesur davranmaya çalışırdım.
Bu filmde en sevdiğim karakter Hektor'du çünkü çok cesur bir insandı. 
Halkını korumak için her şeyi yaptı. 
En sevmediğim karakter Paris'ti çünkü halkını korumak için hiç bir şey yapmıyor, 
onun yerine kaçıyordu.
Bence bu filmin rengi siyah olmalı . 
Çünkü Truva filminde savaştan başka bir şey anlatılmıyor. 
İnsanlar ölüyor , savaş 10 yıl devam ediyordu.
Bu yüzden filmin rengi siyah olmalı.




Burak 'ın yorumu;

Bu film Truva'nın nasıl yıkıldığını anlatıyor. 
Bu filmde bir sürü acı yaşanıyor. 
Akalardan birinin kızına Paris aşık oluyor ve Truva'ya gittikleri için savaş çıkıyor. 
En sevmediğim karakter Akemenon çünkü hep lider olup kazanmak istiyor. 
En sevdiğim karakter Hektor'du, çünkü çok cesurdu. 
Bence bu film mor çünkü Truva'nın sonu çok kötü oluyor. 


27 Ocak 2013 Pazar

HERKESİN KEYFİ YERİNDE /EVERYBODY'S FİNE

Yönetmen: Kirk Jones
Yapım yılı: 2009


Seyretme tarihimiz: 29 ocak 2011

Elif'in yorumu;

Ben bu filmi beğendim. Beni çok fazla etkilemedi ama güzeldi. 
Ben bu filmde çocukların yerinde olsaydım babamı iş hakkında kandırmazdım. 
Ama olay netlenmedende söylemezdim. 
Bu filmde en sevdiğim karakter Frank'tı .(çocukların babası) 
Çok sempatik bir karakterdi. Ama hastalığı vardı. 
Bu filmde en sevmediğim karakter yoktu. 
Çünkü tüm karakterlerin kişiliği iyiydi. Sadece işleri hakkında babalarını kandırıyorlardı.
Bence bu film için en uygun renk yeşil.
Çünkü bu insanların hayatı ilk başta mutluydu, sonra kötüleşti, 
sonra tekrar mutlu oldular, ama tekrar kötüleşti en sonunda mutlu son buldu.
İlk gri sonra mavi sonra da yeşil olsun dedim ve yeşili seçtim çünkü mutlu kaldılar.

Burak'ın yorumu;

Ben bu filmi çok beğenmedim.
Biraz farklı bir filmdi.
Çocukların babası çocuklarını ziyarete gidiyordu ve giderken çocuklarının yalanlarını öğreniyordu.
Ben babanın yerinde olsaydım durumu düşünmeye çalışarak ziyarete giderdim.
 Bu filmde sevmediğim karakter yoktu,
çünkü hiç birini kötü göstermemişler.
Bu filmde en sevdiğim karakter babaydı çünkü herşeye katlanarak çocuklarını ziyarete gidiyordu. Bence bu filmin rengi lacivert
çünkü babanın başına bir sürü sorun geliyor. 

26 Ocak 2013 Cumartesi

400 DARBE / LES QUATRE CENTS COUPS / THE 400 BLOWS

Yönetmen: François Truffaut
Yapım yılı: 1959


Seyretme tarihimiz: Ocak 2011

Elif'in yorumu;

Bu film beni çok etkiledi. Bu filmde çocuğun okuldan kaçabileceğini ve hırsızlık yapabileceğini düşünmemiştim.
Ben bu filmdeki çocuğun yerinde olsaydım ailem beni sevmesede daktilo çalmazdım ve okuldan kaçmazdım, ama aile acısı hep çekerdim.
Bu filmde en sevdiğim karakter ; çocuğun arkadaşıydı. Sorunda o arkadaşıda vardı.
Hapse giren çocuğu ziyarete gidiyordu ama onu içeri almıyorlardı.
Bu filmde en çok etkilendiğim karakter hapse giren çocuğun annesiydi. 
 Çünkü çocuğunu sevmiyordu ve kocasını aldatıyordu.
Ama baba da az buz değildi, oda çocuğunu tokatlıyordu ama
polise ben çocuğumu hiç dövmedim diyordu.
 Aynı zamanda baba çocuğunu çok seviyordu.
Bence bu filmin rengi gri olmalı çünükü bir çocuğun hayatında yaşadığı zorlukları anlatıyordu.
Biraz mutlu oluyor, sonra üzülüyordu.
Siyahla beyazın karışımı gri olmalı bence.




Burak'ın yorumu;

Bu film beni biraz düşündürttü. Çünkü bu filmin ana karakteri bilinçsizce daktilo çalıyordu.
Daktilo çalmanın sonucu ona neler olacağını bilmiyordu. 
Bilinçsizce islah evinden kaçıyordu. Bu film bence biraz tuhaf bir filmdi.
Ben bu çocuğun yerinde olsaydım olabileceklerin sonunu düşünerek yapmaya çalışırdım. 
Hatta yapmazdım bile.
En sevmediğim karakter  anneydi çünkü hiç çocuğunu önemsemiyordu.
Burada karakterleri pek sevmedim çünkü hepsi bir hata yapıyordu.
Filmin rengi gri çünkü bu film hatalarla dolu.



GELECEĞE DÖNÜŞ 3 / BACK TO THE FUTURE 3

Yönetmen: Robert Zemecks
Yapım yılı: 1990


Seyretme tarihimiz: 27 Ocak 2011

Elif'in yorumu; 

Geleceğe dönüş 3 filmi 2,1 filmlerden daha güzeldi. 
Çünkü jeneriği ve filmin içeriği daha farklı yapılmıştı.
Bu filmde Enştayn yerine Kopernik vardı. Ama her ikisinin de türü aynıydı ve çok tatlılardı. 
Bu filmde dövüş sahneleri ve türende geçen sahneler çok güzeldi 
ve türende geçen sahne çok da duygusaldı.

Hatta en sonunda profösör evlendi ve iki tane çocukları oldu. 
Çocukların adları Jüles ve Verne idi. Büyük olan çocuk Jüles ve küçük olan ise Verne idi. 
Zaman makinası bozulunca Doktor gelecekte yaptığı makineyle geliyordu. 
Ama sonra ailesinin tanıştırıp tekrar gidiyordu. 
Tarihin yazılmadığını bizim yazacağımızı söylüyordu. Ve film burada bitiyordu.

Çok güzel bir filmdi. 

Benim için bu filmin rengi kahverengiydi. Çünkü kovboy zamanında geçiyor, bana kahverengini anımsatıyor. Çünkü kovboylar hep toz içinde dolaşırlar.
Ama kahverengi olduğuna bakmayın aslında film çok güzel ve düzgün anlatılmıştı.


Burak'ın yorumu;

Bu filmde Marty 1955 yılında tekrar doktorla karşılaşıyor ve 
1985 yılındaki doktorun geçmişe gitiğini söylüyor. Bunun üzerine geçmişteki doktorun mesajından doktorun arabayı sakladığını öğreniyorlar. Arabayı bulup geçmişe gidiyorlar. 
Sonra Marty bir grup kovboy ile tanışıyor ve en büyük düşman oluyorlar. 
Sonra Marty doktora ölüceğini söylüyor.
Bunun üzerine doktor her hareketine dikkat ediyor. 
Ama bir partide kovboy çetesi gelip doktoru öldürmeye çalışıyor. 
Sonra Marty bir tabak fırlatıp kurşunun yönünü değiştirtiriyor. Ardından şerif gelip onları durduruyor. 
Şerif gittikten sonra Marty ile silah savaşı için Pazartesi saat 8'de yolun ortasında olmasını istiyor. 
Sorna doktor ve Marty kaçıp bir treni yakalıyor ve zaman makinasını 90  mile çıkarıp tekrar 1985 yılına geri dönüyor. 
Bu film bence çok güzeldi.
Bana gör bu filmin rengi turuncu çünkü turuncu hem iyi hem de biraz koyu bir renk.




25 Ocak 2013 Cuma

BİR ŞARKI DOĞUYOR / A SONG İS BORN

Yönetmen:Howard Hawks  
Yapım yılı :1948




Seyretme tarihimiz : 23 ocak.2012


Elif'in yorumu;

Bu filmde en sevdiğim karakterler şarkıcılar ve müzisyenlerdi. 
Ama ben bu filmi pek sevmedim jazz şarkıları öğrenmiş oldum.
 Buradaki insanların davranışları çok garipti.




Burak'ın yorumu;

Ben bu filmi beğendim. Şarkılar çok hoşuma gitti.
 Ama beğenmediğim sahnelerde vardı. 
Mesela arabanın kaza yapması ve evdeki evlenme sahnesi gibi. 

24 Ocak 2013 Perşembe

E.T.

Yönetmen: Steven Spielberg
Yapım yılı: 1982




Seyretme tarihimiz; 25 Ocak 2011

Elif'in yorumu;

E.T. bence şu ana kadar izlediğimiz en güzel filmdi. Ben çok sevdim.
Çok tatlı bir uzaylıydı. İnsanlardan kaçarken kayboluyordu ve diğer arkadaşları onu beklemeden gidiyorlardı. Ve E.T. üzülerek yolu bilmeden şehre gidiyordu. 
O sırada Elliot (ana karakter) pizza almaya gidiyordu. E.T. bahçede saklanıyordu. O sırada Elliot bahçedeki kulübeye taş atıyordu ama taş geri geliyordu. E.T. böyle ortaya çıkıyordu. 
Bu filmde en sevdiğim sahne, bisiklet sahnesiydi. Aynı zamanda aydan ve güneşten uçma sahneleri çok güzeldi. 
E.T.'yi keşfettiklerinde  araştırmacılar geliyordu ve E.T. birkaç dakikalığına ölüyordu.
Bu sahnede çok ağladım.
Ama ardından bir mucize ile yaşamını sürdürüyordu. Heyecanlanıyordu. Heyecanlandığında kırmızılaşıyordu bu yüzden üstünü örtüyle örtmek zorunda kaldı.  Ve ağlamış taklidi yaptı. 
Ama abisi ile E.T.yi kurtarıyolardı. E.T. herkesle vedalaşıyordu ve Elliot'a "ben hep senin kafanda olacağım" diyordu. 
Mutlu son ile bitti:))




Burak'ın yorumu;

Bu filmde beni en çok iki sahne etkiledi. Bu sahnelerden biri E.T ve Eliot'un AY'ın önünden uçmaları ve E.T ölüyken birden uyanması.






FRIDA KAHLO / FRIDA

Yönetmen: Julie Taymor
Yapım yılı: 2002



Seyretme tarihimiz: 20 Ocak 2011

Elif'in yorumu;

Frida Kahlo filminde o kızın (Frida'nın) çok acı çektiğini öğrendim. 15 yaşındayken tırafik kazası geçiriyordu ve omurgası kırılıyordu.
6 yaşındayken de çocuk felci oluyordu. Omurgası kırıldığından evlenip büyüdüğünde çocuğu olamıyordu. Çocuk doğurma acısı ile yaşıyordu.
6 yaşındayken çocuk felci olduğu için bacağını kesiyorlardı ama müzede resimlerini görebilmek için
yatağıyla müzeye gidiyordu. Ama 40-50 yaşlarında ölüyordu.




Burak 'ın yorumu;

Frida okuldan dönerken bir otobüs kazası geçirip omurgasını kırar. Bunu üzerine 
hep bandaj ile durur sonra yürümeye başlar. Meksikalı bir ressam ile evlenir.
Meksikalı ressam onu aldatır, ondan sonra Frida'nın bacağı kesilir.



ÇOK ŞEY BİLEN ADAM / THE MAN WHO KNEW TOO MUCH

Yönetmen: Alfred Hitchcock
Yapım tarihi: 1956




Seyretme tarihimiz; 21 Ocak 2011

Elif'in Yorumu;

Bu filmde en sevdiğim sahne Albrt Hol konser salonundaki sahneydi. Çok güzel bir filmdi ama anlamak biraz zordu. Bu filmde bir terör saldırısı olacağını öğreniyorlardı. Ama bub kimseye söyleyemiyorlardı çünkü çocuklarının kaçırıyorlardı.
Ama en sounda sorunu çözüyorlardı.

Not: Filmden pek bir şey anlamadığım için fazla bir şey yazamadım.


Burak'ın yorumu;

Bir doktor ve karısı Fas'a gider, otobüste bir ajanla tanışırlar.
Otele gelince akşam iki  kişi ile daha tanışırlar. Tanıştıkları iki kişi onların oğullarını kaçırır ve suikast yapacaklarını söyler.
Onun oğlunu ararken yaşadığı macera.

GELECEĞE DÖNÜŞ 2 / BACK TO THE FUTURE 2

Yönetmen : Robert Zemeckis
Yapım yılı: 1989




Seyretme tarihi: 12 Ocak 2011

Elif'in yorumu;

Bu filmde en sevdiğim karakter doktordu, çünkü daha önce yazdığım gibi çok sempatikti.
Sevimli bir kişiliği vardı. 
Marty tam döndüğünde doktor geliyordu ve Marty ile konuşup onu geleceğe götürüyordu.
Matry gelecekte çok heyecanlıydı ama başına belalar geliyordu.
Geçmişi bozmamak için gelecekte çok fazla iş yapmamalıydı.
Ama kendini tutamadı ve kötü çocukla kavga etti. 
Ama buradan sıyrıldılar geçmişe dönerken bir aksilik oldu ve bunu düzeltmeye çalışırken Marty'nin başına farklı olaylar geldi. 
Olayların sebebi bir kitaptır, ama bu kitabı almak çok uzun sürer. 
Yanlış kitabı aldıkları için işleri daha da zorlaşır. Kitabı almayı başarırılar ama fırtına başlar  ve maalesef doktor 1885'e ışınlanır ama yıldırımdan hemen sonra doktordan 1 mektup gelir....


Burak'ın yorumu;

Profesör geleceğe gider sonra geri döner ve Marty'e gelecekte onunla ilgili bir şeyler olduğunu söyler.
Marty, profesör ve Marty'nin kız arkadaşı geçmişe gider. Marty gelecekte kendi çocuğunu görür.
Çocuğunu gördükten sonra bir grup kabadayı 80'lerin kafesinde
Marty'nin çocuğunu dövmeye çalışır, sonra Marty kabadayılara saldırır. Sonra uçan kaykaya binerken
kabadayılar onun peşinden gelir ve Marty kaçar bir uçan kaykaya binerken bir havuza düşer sonra kabadayılar bir saat kulesine çarpar ve hapse girer. Sonra Marty bir kitap alır ama bu kitabı profesör çöpe atar.
Somra Beff'in yaşlılığı  zaman makinesine biner ve zamanı değiştirir. Ve Beff çok zengin olur.
Sonra geçmişe gider ve Beff'in Beff'e verdiği kitabı alıp zamanı tekrar eski zamana çevirir.


23 Ocak 2013 Çarşamba

GELECEĞE DÖNÜŞ / BACK TO THE FUTURE

Yönetmeni: Robert Zemeckis 
Yapım yılı: 1985


Seyretme tarihimiz: 9 Ocak 2011


Elif'in yorumu;

Bu filmde en sevdiğim karakter Doktor'du  (Christopher Lloyd)
Sempatik bir kişiliği vardı. Ve hedeflerine ulaşmaya çalışıyordu. 
Üstelik son söylediği laf çok komikti "sorun siz değilsiniz, sorun sizin çocuklarınız"

Teroristlerden kaçmaya çalışırken kurtulmaya çalışan Marty (erkek ana kahraman)
yanlışlıkla zaman makinesi ile geçmişe gider, geçmişte annesi ona aşık olur ama gelecekteki zamanın akışını bozmamak için babası ile annesini  aşık etmeye çalışırken sonunda annesi ile babasını aşık etmeyi başarır.


Burak'ın yorumu;

Marty adlı bir çocuk, doktorun yaptığı zaman makinasını kameraya çekerken teroristler plütonyum için onu öldürmeye çalışır.
Marty arabaya binip geçmişe gider. Onun kendi zamanına gelmeye çalışmasının macerası .





22 Ocak 2013 Salı

ŞAHANE HAYAT / IT'S A WONDERFUL LIFE

Yönetmen: Frank Capra 
Yapım yılı: 1946





Seyretme tarihimiz: 8 Ocak 2011

Elif'in Yorumu;
Ben bu filmden dünyadaki her hayvanın, her insanın, her böceğin ve bitkinin bize yararı olduğunu anladım. Filmde en sevdiğim karakter; Clarence (melek, Henry Travers)
Sevdim, çok iyi bir melekti.
James Steward bir gün kendinin intihar edecekken  melek gelir 
ve onu kurtarır. Ardından melekten hiç doğmamış olmayı ister ve hiç doğmamış olur.
Her yer değişir, annesi onu tanımaz, arkadaşları onu tanımaz, Kötü karakter "Poter"
yükselir, böylece kasabanın adı değişir.
Çok üzülür, strese girer. Çünkü 8000 doları kaybettiği için, hapse gireceğini düşünmüş
bu yüzden hiç doğmamak istemiştir ama şimdi çok daha fazla üzülür.
Ve tekrar  doğmuş olmayı ister. 

Burak'ın yorumu;
Bu filmden dünyadaki her kişinin bir değeri olduğunu öğrendim. 
Çünkü bu film bir adam olmasa 
ne kadar çok şeyin değişebileceğini anlatıyor. 

KÜÇÜK BÜYÜK ADAM / LITTLE BIG MAN

Yönetmen; Arthur Pen
Yapım yılı: 1970

Seyretme tarihimiz: Aralık 2010

Elif'in yorumu;

Ben Little Big Man filminde en çok "gün ışığı" adlı karakter çok hoşuma gitti. 
Şirindi ve iyi bir kişiliği vardı. Açıkçası kovboylar ve kızılderililer hakkında çok bilgi edindim. 
Bu filmi izlemeden önce kızılderilileri kötü, kovboyları iyi sanırdım. 
Kızılderililer hiçbirşey yapmadan kovboylar gereksiz yere saldırı yapıyorlardı
 ve insanların kocaları ölünce bir erkekte 4 kadın yani karısı olmak zorunda kalıyordu. 
Üstelik bu çok zor bir durum.

Son Söz: 4 karısı olanlardan biri Little Big Man'di.
 "Gün ışığı" karakteri de onun karısı.
Üstelik Little Big Man'in hayatı da çok zor çünkü bir kovboy tarafına geçiyor, 
bir de kızılderili. Ama en sonunda kızılderili kalıyor. 

Burak'ın Yorumu;

Kovboylar kızılderililere saldırır.

AYI / L'OURS /

Yönetmen; Jean-Jacques Annaud
Yapım yılı : 1988


Seyretme tarihimiz; Aralık 2010

Elif'in Yorumu;
Ayı filmi bence çok duygusaldı. Ben en çok küçük ayı ile büyük ayıyı izledim ve sevdim. Ayıların sevgisi nasıl hiç bilmezdim. Büyük ayı yaralıyken bile bir minicik yavru ayıya bakmayı büyük bir cesaret ile kabul etti.
Üstelik avcılar av köpekleri ölsede bir avcıyı yaraladığı için büyük ayıyı bulmaya 
devam ettiler. Sonuçta hayvan hayvandır, köpekte hayvan, ayıda hayvan, 
köpeklere bakıyorsan ayılarıda seveceksin. 

Burak'ın yorumu;

Ayının annesi ölür, başka bir ayıyla tanışır.














20 Ocak 2013 Pazar

CENNET SİNEMASI / CINEMA PARADISO

Yönetmen : Guiseppe Tornatore
Yapım yılı: 1988



Seyretme tarihimiz: Aralık 2010

Elif'in Yorumu;

Benim için en önemli karakter Alfredo'ydu. Alfredo çok sempatikti ve iyi bir kişiliği vardı.
Bir gün sinema yanıyordu ve Alfredo'nun suratı yanıp kör oluyordu. Am sonradan küçük bir çocuk onun yerine geçiyordu ve Alfredo'da ona yardım ediyordu.

Son söz: Çocuk sonradan büyüyüp Roma'ya gidiyordu ama geri dönmüyordu. Çünkü Alfredo'nun dediği şeye uyup büyük bir yönetmen oluyordu. 


Burak'ın yorumu;

Sinema yanar, yenisi yapılır. 



19 Ocak 2013 Cumartesi




Kaydedilen şey kalıcı oluyor! 

Geriye dönüp baktıkça insanı mutlu ediyor, güldürüyor, iyi ki kaydetmişim dedirtiyor. Tıpkı tatillerde aldığınız notlara, çizimlere bakıp mutlu olmamız gibi.
   
Bu defter yeni başlayan "FİLM KULÜBÜMÜZÜN" değerli üyelerine armağan. 
Şimdilik Bora'nın seçtiği filmleri yazıyorsunuz.
Şimdilik, çünkü eminiz ileride sizin seçtiklerinizle dolacak sayfaları.

Çocukken seyredip de şimdi adını hatırlayamadığım o kadar çok film var ki. Acaba kimdi oynayanlar, yönetmeni kimdi, adları neydi filmlerin, beni niçin o kadar çok etkilemişlerdi?
Şimdiki aklımla seyretmek isterdim.

Dileriz bu defter de keyif aldığınız,unutmak istemediğiniz, hüzünlenip, güldüğünüz pek çok film eşlik eder size.

Biz de Bora ile bakıp severiz o güzel notlarınızı, çizimlerinizi yıllarca.
Ve dileriz ki kalıcı olur bu defter, sizin gibi...

Berrin - Bora   20/12/2010


2010 yılında başlayan film kulübümüzün defteri bize bu yazıyla armağan edildi.
2 yıl boyunca ailece 102 film seyrettik ve not ettik. Şimdi de bunları bir blogta paylaşmaya karar verdik. İlk hedefimiz blog, ikinci hedefimiz ise kitap.
İşte büyürken seyrettiklerimiz...

Elif - Burak